Eğitim programında ve öğrencilerin özellikle erginlik başlangıcıyla
süresi içinde olan bazı ruhsal reaksiyonlarında imtihanların ve
sonuçların yeri çok önemlidir. Her gün memleketimizde tartışmaları olan
ve hatta bazı hocalar için olduğu kadar bazı öğrenciler ve aileler için
bir felaket haline gelen bir problem niteliğini gösterebilir. 56 yıl
önce Mersin’de bir öğrenci ancak vazifesini yapan bir hocasını öldürmüş;
ancak bazı psikolojik kusurlar rol oynadığı için Milliyet gazetesinde o
zaman fıkra yazarı olan Ulunay öğrencinin mektubunu savunma şeklinde
yayınlamış ve daha ziyade duygularını belirtmiştir. Yine ondan bir süre
sonra, Teknik Üniversite’de çok çalışkan ve sevilmiş olan makine kısmı
dekanı bir öğrencisi tarafından büyük yankılar uyandıran çok trajik bir
şekilde öldürülmüş; ve nihayet bu öğrenci geçenlerde otuz yıl ağır
hapisle cezalandırılmıştır. Buna benzer olaylar memleketin şurasında,
burasında olmakta; öğretmenin evi taşlanmakta veya yangın çıkarmak
suretiyle hayatına kastedilmektedir. Bu gibi saldırganlıkların çoğunda
önemli etkenlerden birini imtihan teşkil eder.
İmtihan, okutulan bir derse ait başarının bir yoklamasıdır; bir bir korkutma aracı, bir çeşit silah veya bilinç dışı nitelikte bir tatminsizliği ve aşağılık duygusunu telafi eden bir araç değildir. Öğretmen, imtihanlarda öğrencilere imtihanların birkaç ay veya bir yıl zarfında derslerden ne dereceye kadar faydalandıklarını ve ilerlemelerini göstermeye yardım eden bir yoklama aracı olduğu kanısını uyandırmalıdır. İmtihanlarda hocaların durumları yardımcı nitelikte olmalıdır. Hoca sinirlenmemek; bağırmamak; alay etmemek, bilinmeyen bir şey üstünde ısrarla durmamak; çeşitli sorular sormak, öğrencinin genel bilgiye yeteneğini biçmelidir. Özellikle heyecanlı; kekeleyen öğrencilere karşı biraz daha anlayışlı davranmak; ve gerekirse böyle bir öğrencinin imtihanını yazılı olarak yapmalıdır.
Öğretmenlerin ödülleri ve cezalandırmaları akla yakın ve çocuk psikolojisini ve kişiliğini koruyan nitelikte olmalıdır. Bunda da esas çocukların yeteneklerini göz önünde bulundurmak, adalet anlamlarına dayanma prensibi hakim olmalıdır. Çocuklarda sinsi aşağılık duyguları yaratmaktan, bazı öğrencilere istisnalı ve aşırı derece özel ilgi göstermekten kaçınmalıdır. İmtihan notu takdiri ve not dereceleri de, sınıfın en üstün zekalı çocuğuna göre değil, daha ziyade ortalama derecede başarı gösteren öğrencilere göre olmalıdır. Esasen birçok sınıflarda donuk zekalılarla çok parlak zekalılar yan yana okumaktadır ve tabiatıyla bu mahzurludur. Bir imtihan kağıdını ayrı ayrı dört tarih öğretmeninin incelemesinde not takdirleri farklı olabilir; ve bu hocalardan biri cömert, biri son derece cimri olabilir. Esasen görevler daha ziyade pratik amaçlar ve örneğin dersin kavranmasını ve ilerleme derecesini anlamak ve tespit etmek şıklarını güden amaçlar için verilir. (En doğrusu yetersiz, orta, iyi, pekiyi) gibi yargılar belirtmektir. Bazı okullarda özellikle şerefler ve payeler verme sistemini güdenlerde A.B.C.D. ve noksan diye beş derece kabul edilmiştir. Bazı okullarda da yüz hesabı itibarlıdır; lakin bunun ince kesirlerini objektif bir şekilde belirtmek oldukça güçtür. Zira hocanın seksen dokuzla doksan arasındaki farkı belirtecek bir ölçüsü yoktur.Bundan ötürü mutlak mükemmel verme usulü ruh sağlığı bakımından mahzurludur. Bir çocuk, bir derste tam olgunluk, diğer bir derste kısmi olgunluk, bir derste de yetersizlik gösterebilir, Esas problem çocukta kuru bilgi ezberciliği hevesini uyandırmak değil her çeşit bilgi için çabayı ve imkanı vermektir. Numaralı derecelendirmeler rekabeti kamçılar, bu terbiye ve psikoloji bakımından pek uygun ve verimli değildir; kendi kanımıza göre şeref listelerinin bile bazı psikolojik mahzurları mevcuttur. Astenik ve içe dönük çocuklar için zararlıdır. Nitekim son derece şeref listelerine duyarlı olan ve belki de bir çocukluk aşağılık duygusunu bununla telafi eden bir ana karnede çocuğunun bir iki derste kırık notunu görünce kıyameti koparır; fakat bir kaç gün sonra da o çocukta ruhsal bir depresyon görülebilir. Çalışkan oldukları halde, son derece kapalı (Introvert) sıkılgan veya kekeme olan çocukların sözlü imtihanlarda hoca aceleci olmamalı, yardımcı olmalı; yada yazılı imtihan denemesi yapmalıdır.
Bütün çalışmalarına rağmen ancak yeteneğinin imkanını verebilen geri bir öğrenci numaralı bir sistemde çok düşük derece alır, örneğin: çevre (daha iyi çalışsaydı derecesi daha yüksek olabilirdi) demekte ve çocuğu tembel olarak vasıflandırmaktadır. Oysa çalışmayan öğrenci için bu doğrudur. Fakat çalıştıkları halde başarı gösteremeyenler de vardır. Her hocanın bireysel farkları ve imkanları bilmesi gerektir; ve yukarda belirttiğimiz gibi numaraları kendi bilgilerine veya en zeki öğrenci örgüsüne göre değil ortalama kabiliyetlere göre vermelidir. Zira düşünülebilir ki, böyle çok titiz ve cimri bir hoca acaba Einstein veya Freud ile aynı sınıfta okusaydı alacağı not ne olacaktı. Başarısızlığın ve öğrenci tembelliğinin ana dış ve içrel etkenliğini iyi aramak ve gerçek sebebi bulmak gerektir. Bu ana etken aile çevresinde ana ve babaya, herhangi bir ailevi yoksunluğa, okul çevresinde bir hocaya veya kötü eğitim programlarına, çocuğun bedensel ve ruhsal kusuruna, nihayet toplumun kontrolsüz olan ve disiplinsizlik yaratan çeşitli koşullarına ait olabilir. Bir (ruh sağlığı) kitabında yer alması da gereken bu konular özellikle çocukluk ve erginlik psikolojisi ile psikiyatrisini ilgilendirmeleri itibariyle bir medikal pskoloji eserinde de yer almaları pek tabiidir.