Uzun, çok uzun zaman önce, dünya henüz çok genç ve her şey son derece
taze ve
temizmiş. Dağlar, bembeyaz karlarla kaplıymış. Ağaçlar ve çimenler parlak yeşil renkte ışıldarmış. Pofuduk beyaz bulutlar, temiz ve masmavi gökyüzünde süzülürlermiş.
Fakat tüm bu muhteşem güzellikteki yeni dünyayı, her şeyi bilen ve gören Büyük Ruh tan başka hiç kimse göremezmiş. Çünkü dünyada her yer, her zaman geceymiş.
Dünya garip bir şekilde sessiz, soğuk ve bomboşmuş. Hiçbir şey hareket etmiyormuş. Zaman bile yerinde duruyormuş.
Bir mağaranın derinliklerinde bir adam ve bir kadın, tıpkı etraflarındaki dünya gibi sessiz ve hareketsiz şekilde yatıyorlarmış. Acaba ölmüşler mi? Hayır ama çok derin bir uykudalarmış.
Ve rüya görüyorlarmış. Onlar, yeryüzündeki ilk insanlarmış, isimleri Işığı Getiren Adam ve Parlayan Kadınmış.
En sonunda gözlerini açıp, büyülenmiş bir halde mağaralarına bakmışlar. Burası, rüyalarındaki gördükleri şeylerle doluymuş. Ne zenginlik! Ne hazineler!
Merakla ve heyecanla bağırarak bu şeyleri incelemeye başlamışlar:
“Bak! Tahta kesmek için taş baltalar. Avlanmak için ok ve yaylar.”
“Bak! Ateş yakmak için çakmak taşı ve yemek pişirmek için de çömlekler.”
“Şunu gördün mü? Yüzümüzü boyamak için kırmızı toprak ve saçlarımız için de tüyler!”
“Şuna dokun! Bizi sıcak ve kuru tutmak için yumuşak ve kalın hayvan postları!”
“Ah! Bu içlerindeki en kıymetli hediye: Tombul ve altından yapılmış bir mısır koçanı!”
Işığı Getiren Adam ve Parlayan Kadın, bu sessiz dünyayı keşfetmek için, tüm bu hediyeleri mağaralarından dışarı taşımışlar.
Gölgelerin arasından yürürlerken, bir şey onları ürkütmüş. Birbirlerine dönüp fısıldamışlar: “Oradaki, karanlığın içindeki şey de ne? Aaah! Hareket ediyor!”
“Bu bir şekil mi? Ya da bir gölge? Bizim gibi bir kadın ya da erkek olamaz fakat insana benziyor.”
“Dur! Uzaklaşma! Korkuyorum!”
Yol gösteren ruh (çünkü gördükleri şey buymuş), onlara doğru yaklaşarak gülümsemiş. “Ben Sürekli Parlayan Yıldız,” demiş.
“Buraya, gökyüzündeki evimi terk edip,
Yüce Ruh tan size bir mesaj iletmek için geldim.
O, size çok önemli bir görev verdi. Dünyanın canlanmasına yardım edeceksiniz.”
“Ben geleceği görürüm,” demiş Yıldız. “İnsanlar ve evler, tarlalar ve çiftlikler görüyorum. Kahkahalar, sevgi, kavga ve savaşlar görüyorum. Avlananlar, spor yapanlar, bayramlar, şarkı söyleyip dans edenleri görüyorum. Burada, etrafınızda sürüp giden hayatı görüyorum. Yakında, çok yakında. Bu geleceği yapmak sizin göreviniz. Haydi, şimdi işe koyulun ve başlayın!” Ve sonra Yıldız kaybolmuş.
İlk konuşan, Işığı Getiren Adam olmuş.
“Yıldız haklı!” demiş. “Rüyalarımızda gördüğümüz bu hediyeleri iyi amaçlar için kullanmalıyız ve bildiklerimizi paylaşmalıyız. Çocuklarımız olacak ki dünya üzeri insanlarla dolsun. Onlara yemek bulmayı öğretecek, hayatta kalmayı göstereceğiz.”
Parlayan Kadın adamın bu sözlerini onaylamış. Ona altından yapılmış mısır koçanını göstermiş. “Bundan elde edeceğimiz tohumlarla, herkesi
Yürümeye devam etmişler ve her attıkları adımda soğuk karanlık yok olmuş. Doğuya doğru gittikçe, gökyüzünde parlak bir ışık görünmeye başlamış. Güneş yükseliyormuş.
Güneş ışınları yeryüzünü ısıttıkça, ağaçlar aniden çıkan rüzgarla titremişler. Bulutlardan düşen yağmur damlaları etrafta su birikintileri oluşturmuş ve şimşekler çakmış.
Bütün kuşlar ötmeye, tüm köpekler havlamaya ve bütün atlar vahşice koşturmaya başlamış. Ormanın derinliklerinde, uyuklayan ayılar kükremeye, sincaplar ağaçtan ağaca atlamaya başlamış. Tepelerinde kartallar uçmuş. Yılanlar, hafifçe çimenlerin arasında dolaşmaya başlamış. Örümcekler bile meşgulmüş, ağlarını örüyorlarmış. Yaşam başlıyormuş...
Işığı Getiren Adam’la Parlayan Kadın, çocuklarının çocuklarının çocukları büyüyünceye kadar tüm dünyayı gezmiş, tarlalar açıp köyler inşa etmişler. Herkese avlanmayı, balık tutup yemek yapmayı ve spor yapmayı öğretmişler. Bir de altın mısır koçanından çıkan tohumları ekmeyi.
Onlara, birbirlerine destek olup dua etmeyi ve şükretmeyi de öğretmişler.
Sonunda bu dünyayı terk etmişler. Fakat yine de ona göz kulak olmayı bırakmamışlar.
Güzel gecelerde onları görebiliriz. Parlayan Kadın artık huzur dolu, gülümseyen ay, Işığı Getiren Adam da pırıl pırıl parlayan Sabah Yıldızı olmuşlar.