Felsefe denildi mi insanlar neredeyse korkuya kapılıyor. Sanırsınız
felsefenin alanında öcüler, ucubeler, kötü ruhlar bekliyor bizi. Kimilerine
göre felsefeye girmek akrepli bir kuyuya girmektir. Oysa felsefe bir
zorunluluktur. Felsefe güçtür, diye düşünülür, o bir yana aklı başında
adamın uğraşacağı iş değildir. Şu dünyada boş şeylerle uğraşmak yerine
kazançlı işlerin peşine gitmelidir. Felsefe insan yaşamının zorunlu bir
yüzüdür. Felsefeyi aşılmaz güçlüklerin alanı olarak gören insanlar da onu
boş düşüncelerin alanı olarak gören insanlar da günde beşyüz kere felsefe
yaparlar. Tirende, vapurda, kahvede, sokakta, her yerde felsefe yapılıyor.
"Ben şu dünyada üç şeyden korkarım: hırsızlıktan, ahlaksızlıktan,
ikiyüzlülükten" diyen yaşlı teyze kendi ölçüleri içinde bir filozof değil
midir? Karacaoğlan “Yar dediğin demir kale / Ya alınır ya alınmaz" derken,
"Üç derdim var birbirinden seçilmez /Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm"
derken, "üryan geldim yine üryan giderim / Ölmemeye elde fermanım mı var"
derken, "Ben güzele güzel demem / Güzel benim olmayınca" derken filozof
değil midir?
Felsefe yapmak genellemeler yapmaktır. Bir insanlık durumunu sözle saptadığınız zaman, bir başka deyişle bütün bir insanlıkla ilgili bir gerçeği ortaya koyacak görüşler ürettiğiniz zaman filozofsunuz. Yalnız adı büyük filozofa çıkmış insanlar değil, insan üzerine tutarlı görüşler geliştiren sanat adamları da felsefe üreticisidirler. Shakespeare bir filozoftur, Montaigne bir filozoftur, Baudelaire ve Dostoyevski filozofturlar. Özetle, insanı en genel çerçevede kavrayan her belirleme felsefeyle ilgilidir. Şimdi sizlerin "İş bu kadar ucuz mu?" dediğinizi duyar gibiyim. Evet, iş bu kadar ucuz. Filozof insanüstü bir varlık değil, insanlığın içinde bir bireydir. İnsanı en çok ve en iyi anlayan kişidir filozof. Filozof bir insan uzmanıdır, bir insan sarrafıdır. Yalnız bir şeye dikkat etmek, yaşlı teyzenin yaptığı gibi yapmamak, kavramları birbirine karıştırmamaya özen göstermek gerekir. İşte bakın, iş bu noktada ciddileşiyor. Yaşlı teyze filozoftur ama kavramları birbirine karıştırmakta sakınca görmeyen ya da kavramları birbirine karıştırdığının bilincinde olmayan bir filozoftur. Yaşlı teyze hırsızlığın ahlaksızlık kapsamına girdiğini, hırsızlığın düpedüz ahlaksızlık olduğunu, ahlaksızlıktan korkanın zorunlu olarak hırsızlıktan da korkması gerektiğini bilmemektedir.
Felsefe yapmaya hazır bir kafa iyi eğitilmiş bir kafadır ya da tüm olumsuz koşullar içinde bile kendini iyi eğitmeyi becerebilmiş bir kafadır. Eğitimin özünü kuran temel ilke binlerinin bize birtakım doğru şeyler öğretmesinden çok bizim bildiğimiz gerçekliğin ve varolan bilincimizin koşullarına göre en tutarlı biçimde bilgiye yöneltmemizi öngörür. Felsefe yapmaya hazır bir kafa demek gerçekliğe uygun olarak oluşturulmuş, yabancı öğeleri ya da yapay katkıları çok olmayan bir bilinç demektir.
Her köklü insan etkinliği gibi felsefe de bizden çaba bekler, özen bekler, dikkat bekler, daha da önemlisi sabır bekler. Dehanın sonsuz bir sabır olduğunu söyleyen kişinin elini öpmeliydik. Felsefeye yönelik çaba kuşkuyu temel almış çabadır. Usumuza ilk gelenin doğru olamayabileceğini kavramaya başladığımız yerde felsefi eğilim bir sevinç gibi, bir tutku gibi ortaya çıkacaktır. Önyargılarına sıkı sıkıya bağlı bir kafa kendini felsefeye her zaman uzak duyacaktır. Felsefe kendini bile eleştirebilen insanın becerebileceği iştir.
Felsefede zorluklar var diye felsefeden kaçmak olmaz. İlkin bilincimizi felsefe sorunlarını kavrayacak düzeye getirmeliyiz, bunun için, kendi içimizde bir savaş vermeliyiz. Sonra da tam bir yüreklilikle felsefeye yönelmeliyiz. Çaba göstermeden, çabayı göze almadan felsefeye ulaşamayız. Çaba göstermeden kazanabileceğimiz çok şey olabilir, felsefe bunlardan değildir. Bilim ve sanat gibi felsefe de emek ister. Felsefe Platon'cu anlamda bir çileciliği gerekli kılar. Burada çilecilik sözü gerçek bir çile çekme zorunluluğunu değil bir adanmışlığı duyurur bize. İnsanlar felsefeye önyargılarla yöneliyorlar ya da felsefe karşısında önyargılı oldukları için felsefeye yönelmeyi düşünmüyorlar. İnsanlar boş boş konuşmaktan, çok önemli işler yapıyormuş görünerek vakit öldürmekten, küçük şeylerin peşine gitmekten, bu arada filozoflara taş çıkartan tumturaklı bir anlatım kullanarak derin görünmekten hoşlanıyorlar. Felsefeye şöyle cümle kapısından bir girin, onun gerçekte çilecilikten çok bir sevinç olduğunu göreceksiniz. Bir zaman sonra o sizin tutkunuz olacak, güvendiğiniz en büyük dostunuz olacak, ona soracak ona danışacaksınız. Kimsenin size kolay kolay öğretemeyeceği nice şeyler öğreneceksiniz ondan. Bilinçsizce felsefe yapmak sıkıntılar getirebilir. Bilinçle yapılan felsefe bir sevinçtir, evet, bir sevinçtir.