Dikkat ediyor musunuz? Türkiye'de, bırakınız aydın olmayı, okuryazarlık
bile, istenir bir statü olmaktan çıktı. Önce Çiçek Pasajı'ndaki sevgili
Cavit 'Entellektüel' oldu, şimdi de bir Bar'da 'entelleri koruma derneği'
açıldı. Bugünlerde okuryazarlık uğraşısı verenlere, bıyıkaltı bir
gülümsemeyle 'entel takılıyor!' deniyor. 'Entel'lik, 'Entellektüel'liğin bir
kısaltması değil, aşağılayıcı, küçümseyici, horlayıcı karşılığı!
Entellektüellik ne kertede saygın, ne kertede yüceltici bir statü idiyse,
entellik o kertede saygınlığı olmayan, aşağı bir statüyü imliyor.
Önce şunu söylemeliyim: Entellektüelliğin, saygın ve istenir bir statü olmaktan çıkmasını, ideolojik bağlamda irdelemeden kuşatmak olanaksız. Biliyoruz: İdeolojilerin kendilerine karşıt bir 'hedef kitle'leri olmuştur hep. Bu 'hedef kitle'yi bütünüyle aşağılamak, hor görmek, giderek yok etmek... İdeolojilerin amaçladıkları budur. Dediğim gibi, toptancıdır ideolojiler; hedef kitle'yi oluşturan karşıtları arasında bir ayırım gözetmezler: Nazi ideolojisinde bütün Yahudiler kötü'dür; apartheid ideolojisinde ise, bütün zenciler aşağılık, vb., vb...
İdeolojilerin tipik özelliklerinden biri de, karşılarında yer aldıkları 'hedef kitle'yi aşağılamakta, küçümsemekte, horlamakta özel bir vokabüler geliştirmeleridir. Bu vokabüler, anlamlarına olumsuz duygusallıklar yüklenmiş sözcüklerden oluşur. Örneğin 'musevi' sözcüğü, anlamca nötr bir sözcüktür, ama ya 'çıfıt' sözcüğü? Diyelim ki biri Yahudiler için 'çıfıt' sözcüğünü kullandı, ama Yahudiler aleyhine hiçbir şey söylemedi; salt bu sözcüğü kullandı diye, onun Yahudi aleyhtarı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Erkeklerden sürekli olarak 'maşo' diye söz eden birinin, bundan ötede başka bir şey söylemese bile, feminist olduğunu kestiremez miyiz? A.B.D'de, zencilere 'nigger' diye seslenen kim olursa olsun, onun siyah ırka karşı düşmanlık besleyen biri olduğunu anlamak, herhalde, zor olmasa gerektir...
Bugün Türkiye'de hakim olan ideoloji de, kendi karşıtı saydığı 'hedef kitle'nin temsilcisi olarak, Entellektüel'i görüyor. Hakim ideoloji, yani 'kafayı kullan, köşeyi dön!' ideolojisi!.. Okuryazarlık, kültür ve bilgi, pratik yarara, somut çıkarlara dönüştüğü ölçüde değer ve statü kazanıyor. Eğitim, para kazanmayı amaçladığı ölçüde, istenir bir şey oluyor, bu ideolojide.
'Kafayı kullan, köşeyi dön!' Bu ideoloji, belirli bir pratik yararı, somut maddi çıkarları öngörmeyen her şeyin elbette karşısında olacaktır. Öyleyse, vurun abalıya!.. Okuryazarlığı, eski deyimiyle, fisebilullah isteyen, aydın olmayı hala istenir bir statü sayanlar varsa, aşağılayın onları! Aşağılayın, hor görün, küçümseyin ki, biri daha çıkıp okuryazarlıkmış, aydın olmakmış... böyle ipe sapa gelmez şeylerle uğraşmasın...
Türkiye'de bir aydın kıyımı var, evet, ama bu kıyım, salt kitap toplatmalar, düşünceyi suç sayıp kovuşturmalar, kitabı suç aleti saymalar düzeyinde, salt bu düzeyde gerçekleşmiyor. Bunlar da var, elbet, ama asıl kıyım, gündelik hayatımızın içinde, biz farkına varmadan oluyor. Aydına, mahkemelerden, cezaevlerinden çok, gündelik hayatımızın içinde kıyıyoruz ve biz, bunun farkında değiliz...
'Entel', işte bu kıyımın ayırt edici bir göstergesi, hakim ideolojinin entelektüele, aydına layık gördüğü küçümseyici, aşağılayıcı, horlayıcı bir sözcüktür. Tıpkı 'mürteci' gibi, 'çıfıt' gibi, anlamına olumsuz duygusallıklar yüklenmiş bir sözcük... Okuryazarlığa özenen herkesi, bütünüyle kuşatan, toptancı bir ideolojik terim... Sureta okuryazar görünen alafranga 'snob'lar, ya da okuryazarlıkla doğrudan ilgisi olmadan varoluşlarındaki uyumsuzluğu doğrulayacak bir sınır ötesi arayan 'marjinal'ler ile gerçek entelektüel arasındaki ayırdedici çizgileri kasten belirsizleştiren, tümünü toptan, aynı ideolojik kaba koyan bir kuşatma bu: Türkiye'de entelektüel, işte böyle bir kuşatmanın içindedir ve kuşatma giderek daralıyor!