Aklın oluşması, "Büyük Patlama"dan sonra, ancak ondan daha büyük bir
olaydır. Aklı bu şekilde nitelememizin nedeni, onun bütün özgül
uzay-zamanları kapsayan, en tümel uzay-zaman olmasıdır.
Aklın uzayı, düşünme konusu olabilecek her "yer"dir. Akıl evrendeki her yerde etkiyebilir; istisnasız her şey aklın etkime alanındadır. Aklı evrenin her yerinde etkimekten alıkoyabilecek ne doğal ne de toplumsal bir engel var. Evrendeki her şey; dünya, güneş, yıldızlar, galaksiler, protonlar, nötronlar, gravitonlar, fotonlar, DNA’lar, virüsler, bakteriler, gökte uçan kuş, insanlar, hayvanlar, bitkiler vs. kısacası (+) enerjinin () enerjiye dönüşüm sürecinin tüm halleri aklın etkime alanındadır. Her yer aklın etkidiği yer olabilir. Bu nedenle akıllarımız etkiyebilmek, yani düşünebilmek bakımından mutlak bir özgürlüğe sahiptir, yeter ki yaşıyor olalım.
Öte yandan, biz istediğimiz yeri "yer" yapma özgürlüğüne sahip olduğumuz gibi, yaptığımız yerler arasında gezinme özgürlüğüne de sahibiz; bizi bundan da alıkoyacak hiçbir engel yok. Esasen her yeri yer yapma etkinliğimiz sırasında biz aynı zamanda yerler arasında geziniriz de. Kah güneşe kah aya bakarız, istersek Everest tepesine çıkarak istersek aya giderek dünyaya bakarız, istersek en uzak galaksiye gider ve evrene bakarız. Yahut evrenin mikro derinliklerine bakarak, molekülleri, atomları, parçacıkları inceleriz. Demek ki biz yerler arasında gezinmede de mutlak bir özgürlüğe sahibiz, yeter ki yaşıyor olalım.
Biz yaşadığımız sürece mutlak olarak özgürüz ya da mutlak özgürlüğümüz bizim yaşamamıza bağlıdır. Başka bir deyişle, mutlak özgürlüğümüz, bizim yaşam olanaklarımızla, oluşumuzun olanaklarıyla sınırlı bir özgürlüktür. Oluşumuzun olanaklarının kaynağı, sahibi olduğumuz (+) enerjidir. (+) enerjiye biz, başka oluşların (+) enerjilerini bünyemize alarak; hayvanları, bitkileri, hatta birbirimizi yiyerek sahip oluyoruz. Her yeri yer yapma ve yerler arasında gezinme özgürlüğümüzü de sahibi olduğumuz (+) enerjiyi harcayarak gerçekleştirebiliyoruz. (+) enerji elde etmemiz ve bunu harcayarak özgürlüğümüzü gerçekleştirmemiz sırasında, üzerlerinde, gerek (+) enerji elde etmek ve gerekse düşünmek için etkidiğimiz oluşların (+) enerjilerinden kaynaklanan güçleri nedeniyle bir dirençle karşılaşırız. Bu direnci aşma çabalarımızdan bizim "zamanımız" doğuyor. Demek ki bizim zamanımız, yerler arasında gezinme özgürlüğümüzü kullanırken, yani (+) enerjimizi harcarken, yani hareket ederken, kısacası "yaşarken" doğuyor. Öyleyse zaman bizim hareket ederken, yaşamda kalırken harcayarak kaybettiğimiz (+) enerjiye eşdeğerdir. Kaybettiğimiz enerji bizim () enerjimiz olduğuna göre, biz () enerjimizi hareket etmek, yaşamda kalmak olarak geri kazanırız; hareket ederek bir yerden başka bir yere gelmiş olmak, tamı tamına bu () enerjiye eşdeğerdir.
Nasıl ki bizim zamanımız yerler arasında gezinmemizden doğuyorsa, başka bir deyişle, zamanımız bizim (+) enerjimizin () enerjiye dönüşme süreciyse, uzayımız da (+) enerjiyle yüklü olarak bir yerde bulunmakta olmamızdan doğuyor. Bulunmamızın mümkün olduğu bütün yerlerin geometrik yeri bizim uzayımızı oluşturur. Öte yandan, herhangi bir yerde bulunmakta oluşumuz, daha önce başka bir yerde bulunmuş olmamızı öngörür. Bir yerden başka bir yere gidebilmek için bir miktar (+) enerji harcamış olmamız gerektiğine göre, bir yerde bulunmakta oluşumuzun, () enerji olarak ifade edilen bir maliyeti, bundan dolayı bir zaman boyutu vardır. Öyleyse bizim her bir yerde bulunuşumuz, hem uzayı hem zamanı içerir. Bu nedenle "uzay-zaman" bizim hareketimizi ifade eden bir kavramdır. Uzay-zaman sadece bizim hareketimizi mi ifade eder? Hayır, en küçük parçacıktan en büyük galaksiye kadar bütün oluşların her birinin de bütün oluşlardan oluşan evrenin de uzay-zamanı var. Bizim oluşumuzun ayırt edici özelliği "düşünebilmek"tir; biz "düşünme" adlı hareketi yapan oluşuz.
Yukarıda ortaya koyduğumuz gibi, düşünmek öyle bir harekettir ki; biz düşünerek her yere gidebilir, kendi oluşumuz dahil tüm oluşları kabuk gibi sararak onların üzerinde etkiyebiliriz. Bu hareketi yaparken aklın harcadığı enerji onun zamanı, bulunduğu yer ise onun uzayıdır. Akıl her yerde bulunabileceği için, onun uzay-zamanı, diğer bütün özgül uzay-zamanları içine alan, en kapsamlı uzay-zamandır. En kapsamlı uzay-zaman olmasından dolayı, aklın etkinliği "tümel"dir; akıl evreni bir tüm olarak görür ve düşünür. Biz gözümüzün alabildiğince baktığımızda, baktığımız yerden ufka kadar olan manzarayı bir bütün olarak görürüz. Kulağımızın alabildiğince dinlediğimiz zaman, sesleri bir bütün olarak işitiriz. Burnumuzun alabildiğince kokladığımız zaman da bütün kokuları alırız. Keza gözlerimizi kapayıp da düşündüğümüzde, geçmişiyle, şimdisiyle ve geleceği ile evreni bir bütün olarak düşünürüz. Bu nedenle tümellik aklın düşünme programının karakteristik özelliğidir. Akıl, bütün uzay-zamanları; büyük patlamayla oluşmuş şimdiki uzay-zamanı, var olmuş olması olası önceki uzay-zamanı ve var olacağı olası gelecekteki uzay-zamanı ve bütün özgül uzay-zamanları bir tüm halinde düşündüğü için, canlı yaşamın evrimi sürecinde aklın belirmesi, büyük patlamadan sonra ancak ondan daha büyük bir olaydır.