Kişisel Gelişim

 

 

Sevecen Aileyi Yaratmak

Tony Humpherys


Koşulsuz Sevgi Tek Sevgi Şeklidir

Kişi İle Davranışı Birbirinden Ayrı Şeylerdir

Sevecen Aile İlişkileri İçin Öneriler
 

Koşulsuz sevgi yalnız çocuğun değil, tüm insanların en derin özlemidir.

-Erich Fromm
 

Koşulsuz Sevgi Tek Sevgi Şeklidir

Mutlu bir aile yaratmanın ana maddesi sevgidir. İkinci Bölüm'de gördüğünüz gibi, ailelerde ve diğer sosyal sistemlerde en sık rastlanan sevgi tipi koşullu sevgidir. Bu tür sevgi aile içinde katmerli korkulara, bağımlılıklara ve özgüven eksikliğine yol açar. Mutlu ailede sevgi koşulsuzca gösterilir. Sevginin koşullu mu, yoksa koşulsuz mu olacağı konusu, ne ebeveynin ne de sosyal sistemlerdeki yöneticilerin önemsemeden geçebilecekleri zararsız bir konudur. Çünkü koşulsuz sevginin dışındaki sevgi gösterme şekillerinin tümü, bir yığın soruna yol açmaktadır.

Kendi klinik deneyimlerime dayanarak; ihmalkar, duygusuz veya sembiyotik aile bireylerinde, içlerindeki karmaşa yüzünden şizofreninin ortaya çıkma olasılığının yüksek olduğunu; koşullu sevginin egemen olduğu (narsist ve aşırı korumacı) ailelerde ise nevrozlu davranışların daha çok görüldüğünü söyleyebilirim. Buna şaşmamak gerekir, çünkü yukarıda belirtilen ilk üç aile şekli, bireylerin mutluluğunu büyük çapta ihmal ederken, koşullu sevginin olduğu ailede, koşullu da olsa bir miktar sevgi bulunduğu için, sorunların boyutu daha küçüktür. Ayrıca, tümüyle ihmal edilen aile bireyleri, kendilerini sevilip fark edilemeyecek kadar çaresiz hissederken, koşullu ailede insanlar, bağımlı bir şekilde de olsa sevilmenin bir yolunu bulabilirler. Koşullu sevgi ortamında büyüyen kişilerin nevrotik olmalarının nedeni, onaylanmak, kabul edilmek ve sevilmek için dayatılan koşullara uygun olamama korkusunu hatta bazen dehşetini yaşamalarıdır. Bu iki tip (tümüyle ihmalkar ve koşullu) aile arasında, psikotik ya da nevrotik sorunlar yaratma açısından kesin bir sınır yoktur, bu daha çok bir olasılık sorunudur. Aşırı koşullu ailelerden gelen ve şizofren olarak damgalanan insanlarla da, ihmalkar ailelerden gelen takıntı karşı konulamayan dürtü davranışları olan, son derece endişeli ve çok yoğun depresyon içindeki hastalarla da çalışmalarım oldu.

Tüm aile bireylerinin özgüveninin gelişmesini ve aile birliğinin güçlenmesini sağlayan iletişim biçimi empatik (eşduyumlu) iletişimdir. Empatik iletişimde insan yaptığı bir şey nedeniyle değil, kendine özgü varlığı ve kişiliği nedeniyle sevilir. Bu almak için değil, vermek için vermektir. Empatik aile bütün üyelerini kutlar, her birinin kendine özgü bir biçimde gelişmesine izin verir ve bu gelişmeye kaynak sağlar. Empatik ailedeki anne baba, bu aileye ve aralarındaki evlilik ilişkisine, kendi değerlerinin farkında olan, sınırlarını da gayet iyi bilen olgun iki kişi olarak gelmiştir. Bu anne baba, eşlerine ya da çocuklarına kendi görüşlerini dayatmaz, ama her birinin kendine özgü ihtiyaçlarına karşı duyarlıdır. Diğerlerinin düşüncelerine, duygularına, ilgi alanlarına, hobilerine, dinsel inançlarına, yaşam felsefelerine, arkadaşlarına ve mesleklerine, onları sevdikleri için ilgi gösterirler. Hiç ilgisini çekmediği için çocuğunun spor gösterisine gitmeyi reddedeli kaç anne baba vardır? Bir işi, çocuk bildiği gibi yapsa pekala becerebilecekken, ille de kendi bildiği yolu dayatan kaç anne baba vardır? Eşleriyle çocuklarının önemli bir amacını kendi amaçlarına uymadığı için bir yana atan kaç anne baba vardır? Pek çok hastam bazı şeyleri annelerinin ya da babalarının yaptığı gibi yapma nedenlerini, onların “Bu işi yapmanın tek yolu budur!” diye ısrar etmesine bağlıyordu. Bu anne babalar, çocukları artık yetişkin olduğu halde, kendi bildiklerinde ısrar etmeye devam ediyorlardı. Bu empatik bir iletişim yolu değildir.

Empatik ailede sevgi için koşul yoktur, orada her zaman sevgi vardır. İlişkiler her zaman öncelik taşır; ailedeki sorumluluklarla ilgili konulardan önce gelir. Bazı hatalı davranışlar karşısında yüzleşme ya da kesin bir tavır gerekli olduğu zaman, bu sevecen bir şekilde yapılır. Empatik ailede ebeveyn, bazı davranışların sorumluluğunun alınması konusunda, eşine, çocuğuna ve hatta kendisine aynı derecede kesin ve kararlı davranabilir. Kararlı olmamak sevecen olmak anlamına gelmez. Ancak ne karşısındakinin kişiliğine ne de aradaki ilişkiye, suçlayarak, eleştirerek, küçük düşürerek veya azarlayarak saldırmak asla söz konusu olamaz. Tartışma sadece yanlış davranış üzerinde odaklanacaktır. Yanlışı yapan aile bireyinin yanlışının sorumluluğundan kaçmasına izin verilmeyecek, ama kendisinin hala sevildiğini de bilmesi sağlanacaktır. Empatik iletişimin temelinde, diğer kişiyle aranızdaki bağın bir üstünlüğe sahip olduğu ve sorumsuz bir davranış yüzünden kopmayacağı inancı yatar.

Empatik ailenin çocukları, tipik olarak, motivasyonu yüksek çocuklardır. Okula, okumaya karşı merak ve ilgilerini kaybetmemiş olarak başlarlar. Böyle ailelerde başarısızlık ve hatalardan ders alınır. Yanlışlar ders almak için fırsat olarak değerlendirilir. Teşvikler ise daima gösterilen çaba üzerinde odaklanır. Aile bireyleri, kendilerini başkalarıyla kıyaslamak ve yarışmak üzere değil, kendi standartlarına göre çabalarını artırmak üzere teşvik edilirler. Her türlü çaba, bir noktaya ulaşmak olarak değerlendirildiği için, vurgulanan şey performans değildir. Empatik ailenin bireyleri kendi içlerinde son derece güvendedirler. Daha fazla çaba harcamaları ya da daha çok sorumluluk yüklenmeleri gerektiğinde, özgüvenlerine hiçbir şekilde zarar verilmeden ailelerinden geri beslenebilirler (feedback). Bu nitelikleri taşıyan bir çocuk öğretmenin rüyasıdır; çünkü çalışkandır, anlatılanı dinler, soru sormaktan korkmaz, bir konuyu bilmediğini veya anlamadığını kabul edebilir (bu özelliğe sınıflarda pek ender rastlanır). Koşulsuz sevgiyle büyütülen çocuğun güven duygusunu sarsabilecek pek az şey vardır. Koşullu davranan bir öğretmen ya da bir otorite bile, bu çocuğun özgüvenini kolay kolay zayıflatamaz. Burada genellikle, empatik ailenin olumlu etkisi sınıfın olumsuz etkisinin üstesinden gelir.

Kişi İle Davranışı Birbirinden Ayrıdır

Kişi ile davranışını birbirinden ayırmanın koşulsuz sevginin en temel özelliklerinden biri olduğunu çok önemle vurgulamalıyız. Pek çok kişi, koşulsuz sevginin bu yönününün en zor kısmı olduğunu düşünür. Buna da şaşmamak gerekir, çünkü çoğumuz koşullu sevgiyle büyütüldük. Koşullu bir ilişki içinde, kişilik ve davranış sürekli olarak karıştırılır. Bütün insanların tepelere çıkıp, “Davranışım, ben demek değildir! Davranışımdan sorumluyum, ama davranışım hiçbir şekilde beni tanımlamıyor!” diye haykırmaya ihtiyacı vardır. Bir insanı, “tembel”, “işe yaramaz”, “aptal”, “bencil”, “çirkin” ya da “saldırgan” diye damgaladığınız zaman, yalnızca belirli bir davranışı değil, o insanı da reddetmiş, ayrıca bu insanla aranızdaki ilişkiyi bozmuş, kurbanınızın özgüvenine zarar vermiş olursunuz. İlişkiler koşulsuzsa, sizi rahatsız eden davranış hakkında konuşabilirsiniz. Bu davranışı kabul etmemekte direnir, engel olmak için gerekeni yaparsınız. Ancak bütün bunları yaparken, muhatabınız olan aile bireyinin kişiliğine verdiğiniz değeri ve saygınızı korursunuz. Ailede koşulsuz sevgi varsa, hem aile bireyinin kendine özgü kişiliği hem de bireyler arasındaki ilişkiler, can sıkıcı ya da rahatsız edici bir davranışın bozamayacağı kadar değerlidir. Aile bireylerinin sorumluluktan kaçmalarına göz yumulmaz, ancak kişi incitilmeden ve aradaki ilişki bozulmadan sorumluluğa davet edilir.

Koşullu ailede ise, kişinin değeri davranışlarına bakılarak değerlendirilir. Anne baba bebeklerini severken, bebeğin kendine özgü olduğu kesindir. Sevgiyi solunan, düşünülen ve hissedilen şeyler uyandırmıştır. Bu aşamada bebeğin henüz sevilmesini sağlayacak şöyle ya da böyle bir davranışı yoktur. Kişi ile davranışı arasındaki karışıklığın çözülmesi şarttır. Yetişkin olsun, çocuk olsun, aile bireyleri her zaman kendi kişilikleriyle değerlidirler ve öyle sevilmelidirler. Hiçbir şey hatta davranışların en kötüsü bile, bu pozitif koşulsuz bakış açısını değiştirmemelidir.

Uyumlu davranışlarınız da uyumsuz davranışlarınız da çok karmaşık bir dünyayı öğrenip kavramanızı sağlayan araçlardır. Bir kişi olarak değerinize zerre kadar katkıları yoktur. Davranışlarının kişi olarak önemini ve değerini yansıttığına inanan aile bireyleri, bağımlı, kapana kısılmış, güvensiz ve ürkek kişilerdir. Örneğin, bir aile, bütün aile bireyleri tıp doktoru olduğu için hem kendilerinin hem de başkalarının gözünde önemli ve değerli olduğunu düşünürse, eleştiriye, statü kaybına ve başarısızlığa karşı aşırı duyarlı olur. Aileler değerlerini, sosyal statü, meslek ve başarılar nedeniyle kazanmışlarsa, bu prestij kaynaklarından herhangi birini kaybettikleri zaman utanç ve umutsuzluğa düşebilirler. Son derede huzursuz bir genç adamla yaptığım çalışmayı hatırlıyorum. Bu genç, ailesinin ve aileye egemen olan büyükbabasının kendisini hiçbir zaman benimsemediğini düşünüyordu.. Çünkü bir tek kendisi aile mesleği olan doktorluğu seçmemişti.

Aile bireyleri, davranışları tarafından yönetilmeye değil, onların keyfini çıkarmaya, onlar aracılığıyla yaşama meydan okumaya ve bilgilenip gelişmeye ihtiyaç duyarlar. Her an akılda tutulması gereken şey, bir aile bireyinin kişi olarak değerinin, yaptığı, söylediği, düşündüğü, hayal ettiği ya da hissettiği şeylerden ayrı olduğudur. Aile bireylerinin davranışlarını düzeltme sorumlukları vardır, ama zaten mükemmel ve kendine özgü olan kişiliklerini düzeltemezler.

 

* Sahiplenmeyen içtenlik ve sevecenlik

* Yargılamayan tavır

* Kişiyle davranışı birbirinden ayırmak

* Diğerlerinin ve yaşamın sevildiğini göstermek

* Her aile bireyinin kendine özgü kişiliğini, değerini ve yeteneklerini düzenli olarak övmek, ona sevildiğini göstermek

* Her aile bireyinin özel ilgi alanlarını, hobilerini ve çalışma şeklini teşvik etmek ve bu konulara duyarlılıkla yaklaşmak

* Birbirini benimsemek

* Birbirine saygı göstermek, değer vermek

* Güçlü ve zayıf noktaları kabul etmek

* Birbirinin yaşamına ilgi duymak

* Aktif dinleme

* Davranışlarla ilgili çabaları teşvik etmek ve onaylamak

* Birbiriyle değil kendi kendiyle yarışmak

* Sorumluluk konusunda olumlu ama kesin olmak, sorumsuzluğu olumlu biçimde düzeltmek

* Aile ilişkilerini kabul edilemeyecek davranışlar yüzünden tehlikeye sokmamak veya koparmamak

* Birbiriyle etkileşimde içten ve doğal olmak

* İçinden geldiği gibi davranmak

* Bağımsızlığı teşvik etmek

* Yaratıcılığı beslemek

* Aile bireylerini birbiriyle veya dışardan biriyle kıyaslamamak

 

Sevecen Ailede Etkileşim Prensipleri

Koşulsuz sevgi onaylayıp teşvik ederek, şefkat, ilgi göstererek, destek olarak, karşıdakinin yeteneklerine inanarak, dinleyerek, sevecenlikle iletilir. Aile bireylerinin ilişkilerinde birbirleriyle etkileşimlerinin doğal ve içten olması şarttır.

* Her zaman (ve yalnızca) dürüst ve içten bir etkileşim içinde olun: Eğer yaklaşımınızda içten değilseniz, örneğin, içinizde gizli bir kırgınlık varsa, kelimeler dışındaki diliniz (sesinizin tonu, bedeninizin duruşu, bakışlarınız, yüz ifadeniz, hareketleriniz) sizi ele verecek ve karşınızdaki kişi yaklaşımınızı samimiyetsiz bulup reddedecektir.

* Karşınızdaki kişiden kabul ettiğini belirten bir karşılık beklemeksizin onu teşvik edin,ona destek.olun, sevginizi ve ona olan inancınızı gösterin: Aile bireylerinden biri olumlu bir iletişim çabasına karşılık vermekte zorlanıyorsa, bu genellikle onun daha fazla koşulsuz sevgiye ihtiyacı olduğunu gösterir. Olumlu karşılık alamazsanız hemen vazgeçmeyin. Gösterdiğiniz sevgi ve inancın kendi hissettiğiniz bir şey olduğunu ve belli bir karşılık almak için ifade edilmemesi gerektiğini (yoksa hem koşullu hem de yönlendirici olur) aklınızda tutun. Bir süre sonra bu aile bireyi sizin dürüstlüğünüzü ve içtenliğinizi sezecek ve ona gösterdiğiniz ilgiden yararlanacaktır.

* En iyi sevgi gösterisi bölünmeyen dikkattir: Aslında çoğu zaman içten gelmeyen, abartılı sevgi gösterilerinden kaçının. Bir bakış, bir baş sallayış, bir gülümseme ya da bir dokunuş o kişiyi tasvip ettiğinizi belirtmeye yeter. İletişim halinde dikkatinizi tümüyle karşınızdakine yöneltmeye özen gösterin.

Karşınızdakine yaklaşımınızın koşulsuz olmasına ve gizli bir maksadı olmamasına özen gösterin: Şefkat gösterirken, teşvik ederken, onaylarken, överken, destek olurken veya yardım ederken karşılık beklemeyin. Karşılık beklerseniz, karşınızdakini sevmiyor, onu yönlendirmeye çalışıyorsunuz demektir. Bu durumda aranızdaki etkileşim olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

* Klişeler, jargonlar ve abartılı popüler kelimeler kullanmayın: Örneğin, “Harika,” “Olağanüstü,” “Muhteşem,” “Süper” gibi kelimeler pek inandırıcı değildir. Kendiniz olun, içten ve doğal davranın.

* İçinizden geldiği gibi ifade edilen övgü, onay ve teşvik, sevgiyi anlatmanın en güçlü yollarıdır: Sürpriz bir armağan, içten bir sarılma, o anda hissedilen mutluluğun ifade edilmesi, sevecen bir yaklaşım aile bireylerinin birbiriyle ilişkisinde çok ender bulunan hazinelerdir.

* Şefkatinizin, övgülerinizin ve teşviklerinizin bir kısmını muhatabınız olan aile bireyi için önem taşıyan alanlar üzerinde yoğunlaştırın: Aile bireyleri için önem taşıyan şeylerin işaretlerini gözden kaçırmayın. Bunlar, fiziksel görünüş, giysi, iş, bahçe, spor, okuma, meslek, müzik, edebiyat, arkadaşlıklar gibi şeyler olabilir. Aile bireylerinin arkadaşları, öğretmenleri, iş arkadaşları ve yakınlarından duyduklarınıza da dikkat edin.

* Yaklaşımınızda onayla övgüyü birbirinden ayırın: Pek çok aile bireyi, onayla övgüyü birbirine karıştırır. Onay o aile bireyinin olaylara bakış açısı, bir şey yaparken ortaya koyduğu yaratıcılık, giyim zevki, fiziksel görünüşü, bakışı, gülüşü v.s. gibi kendine özgü yönlerini değerlendirir. Övgü ise, okul ödevlerini iyi yapması, bulaşığa yardım etmesi, elektrik arızasını tamir etmesi, odayı toplaması, çimleri biçmesi gibi bazı eylemler üzerinde yoğunlaşır. Bu eylemlerde performansı değil, gösterilen çabayı övmek en doğrusudur.

Tüm aile bireylerinin fark edilmeye ve onaylanmaya ihtiyacı vardır. Fark etmek, saygı göstermek, değer vermek, onaylamak, övmek ve teşvik etmek aile bireyleri arasındaki etkileşimde her zaman görülen nitelikler değildir. Bu çerçevede olumlu bir etkileşim iklimi yaratmak aile bireylerinin sorumluluğudur. Koşulsuz sevgi, incelikli bir konudur ama ortaya çıktığı zaman pek çok ödülü vardır. Sonuç olarak, koşulsuz sevgi bir istek işidir. Ailede her şey yolunda giderken sevecen olmak kolaydır, asıl sınav işlerin ters gittiği zamanlarda verilir. Kötü günlerde içtenlik ve koşulsuz sevgi sorunların çok daha çabuk çözüme ulaşmasını sağlar.

 

 

 

 


 


Ana Sayfaya Dönmek İçin Tıklayın 

  www.aymavisi.org  
 

 

 

 

 
 + Büyüt | - Küçült