Her şey Ters Gittiğinde Başa Çıkmanın Yolları size gerçek bir zihin sağlığı ve mutluluğa ulaşmanın etkili ve sağlıklı yollarını net bir şekilde açıklamaktadır. Bu yöntem, giderek çılgınlaşan bu dünyada gündelik yaşamın neden olduğu stresler ve sorunlarla başarıyla başa çıkmak için gerek duyduğunuz psikolojik güç ve dayanıklılığı geliştirmenize yardım edecektir.
Burada esas amacımız psikolojik güç ve zindelik geliştirmenize yardım etmek olsa da, bununla bağlantılı fiziksel sağlık ve zindelik konusu da dışarıda bırakılmayacak ve izleyen sahnede yerini alacaktır.
Kendinizi zorlu bir arazide uzun bir yolculuğa çıkma hazırlığı yaparken hayal edin. Yolun bir kısmı dağlık olacak, nehirler aşmanız gerekecek ve çeşitli tehlikelerle karşılaşacaksınız. Sağ kalmak için gereken malzemeler ve iyi bir harita edinmenin ötesinde, hedefinize başarıyla ulaşma şansınızı arttırmak için önceden başka neler yapabilirsiniz?
Bize göre, tam bir tıbbi muayene temeldir. Oldukça sağlıklı ve zinde olsanız bile, yolculuğunuzun her zamankinden fazla enerji gerektiren bölümlerinde sizi taşıyacak kas gücüne ve dayanıklılığa sahip olduğunuzu güvenceye almak akıllıca olacaktır. Ayrıca, içinizdeki her şeyden önemli pompayı kalbinizi de unutmayın. Acil durumlarda ya da işler zorlaştığında kalbiniz fazladan ne kadar efor harcayabilir?
Bu, fiziksel zindelik kazanma üzerine bir el kitabı olmadığı için, yaşamınızı sinir sisteminizde en az yıpranmayla sürdürmenizi sağlayacak psikolojik gücü ve dayanıklılığı geliştirmeyi gerçekten istiyorsanız, belli ölçüde fiziksel zindeliğinizin de olması gerektiğini söylemekle yetiniyoruz. Ne Londra Maratonunu ilk altı içinde bitirecek düzeyde antrenmanlar yapmanızı, ne de tenis kortunda Boris Becker veya Steffı Graf ı yenecek bir performans göstermenizi bekliyoruz. İstiyorsanız yapın elbette, ancak çoğumuzun bu kadar ileriye gitmesi gerekmiyor. Yalnızca, seçtiğiniz yaşam tarzının taleplerini karşılayacak ve üstüne, arada bir diskoda veya gece kulübünde bir gece geçirmenizi veya sonunda kendinizi tükenmiş hissetmeden, bir set fazladan tenis oynamanızı sağlayacak kadar zinde olmalısınız. Romalıların 'Sağlam Kafa Sağlam Vücutta Bulunur' deyişinin mantıklı ve ulaşılabilir bir ideal olduğunu düşünüyoruz. Bu ikisi hep bir arada olmayabilir, ama olduğunda, elinizdekinin değerini bilin.
Zaten istediğiniz ölçüde zinde hissediyorsanız, sorun yok. Aksi takdirde, Laurence Morehouse ve Leonard Gross'un yazmış oldukları Tam Bir Zindelik kitabını okumanızı öneririz. Laurence Morehouse egzersiz fizyolojisi profesörüdür ve tüm dünyadaki üniversite ve yüksek okullarda egzersiz ve beden eğitimine ilişkin çok sayıda kitap yazmıştır. Ayrıca atletler yetiştirmiş ve uzaydaki uzun ağırlıksızlık dönemlerinde kas erimesini önlemek amacıyla astronotlar için egzersiz programları hazırlamıştır.
Fiziksel zindelikten bu kadar söz etmek yeter. Şimdi, günlük yaşamın neden olduğu sorunları ve güçlükleri aşmanızı ve yaşamda seçtiğiniz hedeflere ulaşmanızı sağlayacak gerçek zihin sağlığını ve duygusal kasları nasıl geliştireceğinize bir bakalım.
Düzgün Düşünmenin Anlamı
Yaşam pürüzsüz göründüğünde ve her şey istediğiniz şekilde gerçekleştiğinde kendinizi sahte bir güvenlik duygusuna kaptırmanız kolaydır. Gökyüzü maviyse ve güneş parlıyorsa, sorunların hep başkalarının başına gelen şeyler olduğunu düşünürsünüz. Herhangi bir şeyin yolunda gitmeyeceğini ya da rahatça başa çıkamayacağınız bir sorun çıkacağını hayal bile edemezsiniz.
Kuşkusuz, her şey toz pembe gözüktüğünde ve sanki hep öyle kalacakmış gibi geldiğinde yaşam kendine özgü cilveler yapar. Ne yazık ki, her şeyin birdenbire korkunç kötüye gitmeye başladığı zamanlar genellikle hayatımızdan en memnun olduğumuz zamanlardır. Örneğin, işinizin iyi gittiğini varsayalım; bir gün patron sizi odasına çağırır. Normal olarak maaşınızın artma zamanı gelmiştir, bu nedenle dudaklarınızda beklenti dolu bir gülümsemeyle patronun odasına girersiniz. Patron size bir kağıt parçası uzatır: işten atılma ihbarınız. Gözlerinize inanamazsınız. Ne? İşten mi atıldım? Ya da başka bir örnek, bir gece eve dönersiniz ve evinizin soyulduğunu ve değerli her şeyinizin alındığını keşfedersiniz.
Bu türden olaylar ve çok daha kötüleri her zaman olmaktadır. Kişisel bir şok ya da trajediyle karşı karşıya geldiğinizde siz nasıl tepki verirsiniz? Ağır bir kişisel kaybın yol açacağı şok ve strese dayanabilecek ve sizi bu zor durumun en kötü etkilerini hafifletmek için yapıcı eylemlere yöneltecek psikolojik gücünüz olduğuna yeterince güveniyor musunuz? Yoksa, başınıza gelenlerden yıkılıp, sinir krizleri geçirip bu konuda hiçbir şey yapamayacak kadar çaresiz mi hissederdiniz?
Bu kitabın ana fikri, yaşamdaki olaylarla, sizi hemen hiçbir şeyin nakavt edemeyeceği şekilde başa çıkmanızı sağlayacak psikolojik 'kas'ları nasıl geliştireceğinizi göstermektir. Hayır, sizi duyarsız kılmaya veya acı diye bir şeyin varolmadığını söyleyerek kandırmaya çalışmıyoruz. Çok büyük olasılıkla üzüntü, keder ve yasın doğurduğu acıları zaman zaman yaşayacak ve herkesin yaşadığı düş kırıklıkları ve engellenmeleri hissedeceksiniz. Dünya bir gül bahçesi değildir kuşkusuz. Bizim üzerinde durduğumuz nokta şudur: Doğru bir zihinsel yaklaşımınız varsa, ara sıra başınıza gelebilecek talihsizliklerin ya da yaşamda yediğiniz kazıkların acısı hafifleyecektir. Yaşam size zorlu seçenekler sunduğunda, kendinizi boğulmuş gibi değil, yalnızca rahatsız hissedeceğiniz bir iç güç veya psikolojik zindelik düzeyine ulaşmanıza yardımcı olmayı hedefliyoruz. Bu evreye ulaştığınızda, olumsuz yaşantılardan kendinizi kurtarmak için gereken doğal sorun çözme yetilerinizi en üst düzeyde kullanabildiğinizi ve hatta bazen bu yaşantıları kendi lehinize çevirebileceğinizi göreceksiniz.
Nasıl Düşünürseniz Öyle Hissedersiniz
Size, kendiniz ve çevrenizdeki dünya üzerine bir düşünme tarzı öğreteceğiz. Eğer bunun üzerinde çalışır ve uygularsanız, işler ters gittiğinde, bununla düşünebileceğinizden çok daha etkili şekilde başa çıkabilirsiniz. Bu önemli yöntemi bulan, ABD'li ünlü bir klinik psikolog olan Dr.Albert Ellis'tir. Bu yöntem, Mantıklı Duygusal Davranış Terapisi (MDDT) olarak bilinir. İyice sınanmış yenilikçi bu sistem, tüm dünyada biz dahil, birçok kişi tarafından sık görülen duygusal sorunları azaltmak veya ortadan kaldırmak amacıyla kullanılmış ve hala kullanılmaktadır (etkileyici sonuçlarla).
'Nasıl düşünürseniz öyle hissedersiniz' sözü, önemli bir MDDT İç görüsüdür. Buna 1 Numaralı MDDT İç görüsü diyelim.
1 Numaralı MDDT İç görüsü
Nasıl düşünürseniz öyle hissedersiniz ve tüm düşünceleriniz, duygularınız ve davranışlarınız birbiriyle ilişkilidir.
Son birkaç yılda yürütülen birçok deney, insan duygularının sihirli bir şekilde kendi başlarına varolmadıklarını, hemen her zaman fikirler, inançlar veya tutumlardan doğrudan köken aldıklarını ve kişinin düşünme sürecini değiştirmesiyle değişebileceklerini göstermiştir. Diğer bir deyişle, düşünme şeklinizi değiştirirseniz, hissetme şeklinizi ve bunun sonucunda davranış şeklinizi de değiştirirsiniz. Duygular doğrudan tutumlar ve inançlardan köken alıyorsa, demek ki, kaygı, suçluluk, çökkünlük ve öfke gibi sık yaşanan duygusal sorunlar da başımıza gelenlerden değil, bunlara karşı tutumlarımızdan kaynaklanmaktadır. Öyle görünüyor ki, sağlıksız duygularımızı değiştirmenin yolu, bunları yarattığımız düşünce süreçlerini değiştirmekten geçer. 'Nasıl düşünürseniz öyle hissedersiniz'in anlamı budur.
Düşünme Şeklimizi Değiştirebilir miyiz?
Bu noktaları vurgulamanın etkili bir yolu da, az sonra inceleyeceğimiz, duygusal rahatsızlıkların ABC Modelidir. Öncelikle, aklınıza gelmiş olabilecek bir soruyu yanıtlayalım. 'Düşünme şeklimizi değiştirerek hissetme şeklimizi değiştirebileceğimizi söylüyorsunuz ve "düşünce süreçlerini değiştirmek"ten söz ediyorsunuz. Bununla tam olarak ne kastediyorsunuz? Sağlıksız duygu ve davranışlarımızı değiştirmek için düşünme tarzımızda belli değişiklikler yapmamız gerektiğini mi öne sürüyorsunuz?' Bu soruya yanıtımız, 'Evet, sorunuz tam da duyguların nasıl yaratıldığıyla ilişkili. İnsanlar kendi başlarına gelen ve yanlışlıkla duygusal sorunlarının kaynağı olarak gördükleri şeylere karşı gösterdikleri tutumları ve düşünceleri incelerlerse bu duygular değiştirilebilir.' Ne var ki bu, başka insanların bize karşı davranışlarının önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin, işinizi kaybetmek veya anlamlı bir ilişkinizin sona ermesi önemlidir. Bu olaylar hislerimizi etkiler; ancak kendi başlarına hislerimizin nedeni değildirler. Bu iyi bir haber, çünkü işini kaybetmek veya bir ilişkinin sona ermesi insanı yıksaydı, işinden atılan, iş bulamayan veya yakın ilişkide olduğu birinden ayrılan herkesin perişan hissetmesi gerekirdi bunun böyle olmadığını da biliyoruz. Burada anahtar soru, yukarıda da değinildiği gibi, ne türden tutum veya düşüncelerin duygusal karmaşa yarattığıdır. Şimdi, daha fazla ilerlemeden bu soruya eğilelim.
İki Tür Düşünme
Burada iki düşünme türünü birbirinden ayırıyoruz: 'mantıklı veya sağlam' düşünme ve 'mantıksız veya dağınık' düşünme. Bunların her biri, kişinin belli türden duygusal yanıtlar vermesine neden olur.
Mantıklı veya sağlam tutumlar, kişinin reddedilme veya işten atılma gibi olumsuz olaylara karşı sağlıklı olumsuz duygular sinirlilik, üzüntü ya da düş kırıklığı gibi hissetmesine neden olur. Bu tutumları 'yapıcı' olarak adlandırıyoruz, çünkü bunlar olumsuz olaylarla baş etmemize yardımcı olurlar ve durumu düzeltmek için bir şeyler yapmaya yönlendirirler.
Tersine, mantıksız veya dağınık inanışlar, ya da tutumlar, aynı olumsuz olaylara karşı hiddet, incinme, kendine acıma gibi sağlıklı olmayan olumsuz duygular doğurur. Bu tutumları 'yıkıcı' olarak adlandırıyoruz, çünkü ne başımıza gelen talihsizlikle etkin bir şekilde baş etmemize yardım ederler, ne de bizi koşullarımızı düzeltmeye yöneltirler; aslında bizi, her şeyi daha da kötüleştirecek eylemlere bile sürükleyebilirler. Örneğin, öfke, sonucu belirsiz bir şiddet gösterisine yol açabilir. Öfke, sinirlilikten çok farklıdır ve bu farkı fark etmek önemlidir. Sinirlendiğimizde, aslında söylediğimiz şudur: 'Davranışından ya da bana karşı tutumundan hoşlanmıyorum, ama senden nefret etmiyorum.' Öfkelendiğimizde ise, davranışından olduğu kadar kişinin kendisinden de nefret ediyoruzdur. Öfke ve sinirlilik oldukça farklı düşünme türlerinden köken alır, biraz sonra bunu göreceğiz.
Mantıklı Düşünceyi Mantıksız Düşünceden Nasıl Ayırt Ederiz?
Şimdiye dek, sağlıklı ve sağlıklı olmayan olumsuz duygu kavramlarını tanıttık ve her biri için örnekler verdik. Sağlıklı olumsuz duyguların daha ziyade kişinin güçlükleriyle baş etmesine yardımcı olacak davranışlar doğurduğunu, buna karşın sağlıklı olmayan olumsuz duyguların etkisiz ve kişinin kendisine zararlı davranışlara yol açtığını öne sürdük.
Şimdi, mantıklı veya sağlam düşünceyi mantıksız veya dağınık inanış ve tutumlardan nasıl ayıracağınızı göstereceğiz. Bundan sonra, neden biri yapıcı davranışlara ve sağlıklı olumsuz duygulara yol açarken, diğerinin bunu yapmadığını anlayabileceksiniz.
Hedefler, Amaçlar ve Mantıklılık
Hepimizin tercihleri ve arzuları vardır ve yaşamda bunlara ulaşmak için hedefler ve amaçlar belirlediğimizde mutlu oluruz. İstediğimizi elde ettiğimiz sürece genellikle mutlu ve doyumlu hissederiz; ancak arzularımızı doyurmamız engellendiğinde (zaman zaman mutlaka başımıza gelecektir) olumsuz duygular yaşarız. Bu duyguların sağlıklı veya, sağlıksız olması, arzularımız karşılanmadığında ortaya koyduğumuz bakış açısına bağlıdır. MDDT, eğer tutumlarımız yaşamdaki temel hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı oluyorsa, bu tutumları veya inançları mantıklı, duygularımızı sağlıklı ve davranışımızı işlevsel (verimli, kendine zararlı değil) olarak tanımlar. Ne var ki, tutumlarımız, duygularımız ve davranışlarımız temel hedeflerimizi göz ardı ediyorsa, bunlar da mantıksız, sağlıksız ve kendine zararlı olarak tanımlanır. Hem mantıklı hem de mantıksız felsefeler, dört ana özellikle ayırt edilip tanımlanabilir. Tablo 1'de bunlar gösteriliyor.
Mantıksızlık |
Mantık |
Koşulsuz talepler ve emirlerden oluşur |
İstekler, arzular ve tercihlerden oluşur. |
Akıldışıdır, büyüsel düşünmeye yakındır. |
Akla uygundur ve etkili karar verme sürecine yardımcıdır. |
Gerçekle tutarsızdır, her şeyi olduğu gibi görmemizi engeller. |
Gerçekle tutarlıdır, bizi her şeyin gerçek yüzüyle uğraşmaya ve bunlar değiştirilebilecekse değiştirmeye teşvik eder. |
Duygusal ve davranışsal olarak bizim için kötü sonuçlar doğurur.
|
Sağlıklı duygular doğurur ve yapıcı eylemlere yönlendirir. |
Tablo 1 Mantık ve mantıksızlığı birbirinden ayıran özellikler
Elimizdeki bilgilerle, artık ABC modelini açıklamaya girişebiliriz. Eğer bu kitaptan pratik yararlar sağlamak istiyorsanız bu modeli anlamak sizin için çok önemli olacağından, aniden işten atılan bir kişiyi ele alan tipik bir örnek kullandık. Bu birçok kişinin başına gelebilecek ve modeli ’kişiselleştirmesine' izin verecek bir deneyimdir.
Duygusal Rahatsızlıkların ABC Modeli
ABC modeli, sık karşılaşılan duygusal sorunların aslında kötü deneyimlerden değil, bizim bu deneyimlere karşı takındığımız tutumlardan kaynaklandığını anlamamıza yardım edecek bir gereçtir. Tablo 2’ye bakarsanız bu daha da açıklık kazanabilir. Ama öncelikle, ABC harflerinin neleri temsil ettiğini öğrenmelisiniz.
A, Tetikleyici Olay. Örneğin, işten atılmak gibi, belli bir şeyin sizi ciddi bir çökkünlüğe soktuğunu varsayın. Bu durumda Tetikleyici Olay işinizi kaybetmenizdir ve Tablo 2'de A kolonunda temsil edilmektedir. Genel konuşursak, sizi üzen neyse, ona Tetikleyici Olay denir. Tipik A olayların bazıları, reddedilme, ihanete uğrama, eleştiri, ihmal ve isteklerimizden yoksun bırakılmaktır.
Daha sonra, C'ye bakalım. C, Tetikleyici Olaylarla ilişkili duygusal ve davranışsal Sonuçları temsil eder. C kolonunda iki ayrı küme vardır: sağlıklı olumsuz duygular ve sağlıklı olmayan olumsuz duygular. Her iki Sonuç kümesi de, işten atılmak gibi, normal olarak mutsuzluk yaratacak veya talihsizlik olarak algılanacak bir olayla ilişkili olduğu için, olumsuzdur. Belki işten atıldığı için mutlu olacak birkaç kişi de vardır; ama çoğunluk mutsuz olacaktır!
Son olarak, B İnanç Sistemimizi temsil eder. B kolonu, dünya görüşlerini ve değerlerini ve bizim temel değerlerimizi ve inançlarımızı gösterir. Bu değerlendirmeler iki gruba ayrılabilir: esnek ve mantıklı olanlar ya da katı, dogmatik ve mantıksız olanlar. Mantıklı inançlar (mİ) doğrudan C kolonundaki sağlıklı olumsuz duygulara götürürken, mantıksız inançlar (msİ) grubu bu kolondaki sağlıklı olmayan olumsuz duyguları yaratır. (Bundan sonra mİ ve msİ kısaltmaları kullanılacaktır.) Bu noktayı anlamanız son derece önemli olduğu için, geri dönüp, Tablo 2'deki ABC modeliyle ilişkiyi anlamanıza yardım edecek olan Tablo l'i dikkatle inceleyin.
Şimdi, Tablo 2'yi inceleyin ve zor bir durumda mİ'lerin bu durumla başa çıkmanıza nasıl yardımcı olduğunu, buna karşın msİ'lerin elinizi kolunuzu bağladığını ve sorunu başarıyla halletme şansınızı nasıl azalttığını gözlemleyin.
Yaşamınızdaki kötü olaylara verdiğiniz duygusal yanıtların türünün (yani sağlıklı olan ve olmayan) bu olaylara nasıl baktığınıza bağlı olduğunu tekrar vurgulamak istiyoruz. Talihsizlikler üzerine mantıklı veya 'sağlam' düşünmek sağlıklı olumsuz duygular yaşamanıza neden olacaktır. Aksine, mantıksız veya dağınık düşünmek, sağlıksız duygulara neden olacak ve yıkıcı davranışlarla sonuçlanacaktır.
Eğer msİ'leriniz yerine mi'ler koymak istiyorsanız yapmanız gereken nedir? İlk adım, bırakmak istediğiniz msİ'leri belirlemek ve bunların geçerliliğini gözden geçirmektir. Diğer bir deyişle, msİ'lerinizin değişebileceğine dair kanıtlar arayacaksınız. Bunları, anlamsız oldukları konusunda tatmin olana dek sorgulayacaksınız ve daha mantıklı inanışlarla değiştirmenin akıllıca olduğu sonucuna varacaksınız.
Bu bizi alfabede bir sonraki harfe getirir. D çürütmeyi simgeler. ABC modelinde kullandığımız örneği alarak çürütme işlemini de özetleyelim.
Tablo 2 Duygusal rahatsızlıkların ABC Modeli
A |
B |
C |
|
Mantıklı inanışlar (mİ) |
Sağlıklı olumsuz duygular |
İşten çıkarıldığım için işsiz kaldım |
İşimi kaybetmek istemiyordum, ve bunun olmamış olmasını isterdim, ama olmaması için bir neden yok. |
Keder ve pişmanlık hissediyorum. Engellenmiş durumdayım ve sinirliyim, ancak başka bir iş arama konusunda çok kararlıyım. |
Mantıklı inanışlar (mİ) |
Sağlıklı davranışsal sonuçlar |
İşsiz kalmak, başıma gelecek olan güçlükler ve kargaşa nedeniyle büyük bir dezavantaj ve uygunsuz bir durum. Bu can sıkıcı, ancak korkunç veya ürkünç değil. |
Yeni bir eğitim alabilir, yeni beceriler geliştirebilir ve pazarda nelere talep olduğunu keşfedebilirim. |
İşsiz olmayı sevmiyorum ve çok sıkılıyorum, ancak buna dayanabilirim. |
|
Başka bir iş bulmak zor görünüyor, ancak başaramazsam, başaramam! Bu benim beş para etmediğimi veya bir işe yaramadığımı göstermez. |
|
Mantıksız inanışlar (msİ) |
Sağlıksız olumsuz duygular |
İşten çıkarılmak istemiyordum ve bu kesinlikle olmamalıydı! |
Çökkün ve kızgın hissediyorum. İşim olmayınca kendimi değersiz hissediyorum. |
İşimi kaybetmiş olmam korkunç! |
Sağlıksız, davranışsal sonuçlar |
Buna dayanamıyorum! Asla başka bir iş bulamayacağım! |
Başka bir iş aramayı reddediyorum. Anlamı yok! Nereye başvursam alacağım tek cevap 'hayır' olacak. |
İşsiz ben bir hiçim. Ben beş para etmem. |
|
msİ'lerin Çürütülmesi
Tablo 2'de işten çıkarılan ve sağlıklı olmayan olumsuz duygular yaşayan kişilerin çok sık inandıkları msİ'leri kolayca tanıyabilirsiniz. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bizi üzen olaylar değildir, onlara ilişkin görüşlerimizdir.
Bir inancın geçerliliğini üç ölçütle belirleyebilirsiniz:
Akla uygun mu?
Gerçekçi mi?
Hedeflerime ulaşmama yardım ediyor mu?
Bu soruların her birini Tablo 2'deki msi'lere uygulayalım.
İşten Çıkarılmak İstemiyordum Ve Bu Kesinlikle Olmamalıydı!
Soru: Akla uygun mu?
Yanıt: İlk kısmı, 'İşten çıkarılmak istemiyordum', bir istek veya tercih bildiriyor, ancak bir şeyin olmasını istemediğiniz için onun kesinlikle olmaması gerektiği sonucuna varmak akla uygun değildir. Bu şunu demeye benzer: Arabama bakım yapmak için güzel bir hava istiyordum, bu nedenle asla yağmur yağmamalıydı!
Soru: Gerçekçi mi?
Yanıt: Eğer ekonominin idaresi sizin elinizde olsaydı ve nelerin olup nelerin olmayacağını denetleyebilseydiniz, her şeyin isteklerinize göre olmasını sağlayabilirdiniz belki. Kuşkusuz ne sizin, ne de başka birinin böyle bir gücü olamaz. Demek ki, gerçekte işten çıkarılmış olduğunuz halde, işten çıkarılmamanız gerektiğini söylemek gerçekle uyumsuzdur. Bir şey kuşkuya yer bırakmayacak şekilde varsa, onun hiç bir şekilde olmaması gerektiğini söylemek gerçekdışı düşünmektir.
Soru: Hedeflerime ulaşmama yardım ediyor mu?
Yanıt: Olası gözükmüyor! Her şeyin istediğiniz şekilde olmasını talep ettiğinizde veya hoşlanmadığınız şeylerin varolmaması gerektiğini söylediğinizde gerçeklik sınırlarının dışına çıkmış olursunuz. Bunun sonucunda da büyük olasılıkla hedeflerinize ulaşma şansınızı sabote etmiş olursunuz.
İşimi kaybetmiş olmam korkunç!
Soru: Akla uygun mu?
Yanıt: İşinizi kaybetmiş olmanız kötü, talihsiz, dezavantajlı veya uygunsuz anlamında. Ancak burada kullanılan 'korkunç' sözcüğü kötüden daha başka anlamlar da taşıyor: yüzde 100 kötü, olabildiğince kötü. İşinizi kaybetmenizin kötü olması mantıksal olarak tümüyle kötü, yüzde 100 kötü olduğu anlamına gelir mi? Açıkça hayır. İşten çıkarılmaktan çok daha kötü şeylerin başınıza geldiğini hayal edebilirsiniz; örneğin evinizi de kaybetmiş olabilirdiniz.
Soru: Gerçekçi mi?
Yanıt: Biraz düşünürseniz, hayır! İşten çıkarılmanızın korkunç olduğunu söylemek, kötüye ek başka şeylerin de olduğu anlamına gelir: (1) içten çıkarılmanız tümüyle kötüdür; (2) kötüden de beterdir; (3) bu kadar kötü olmamalıdır.
Şimdi, işten çıkarılmış olmanız gerçekten de tümüyle kötü bir durum mudur? Daha da kötüleşemeyecek kadar kötü müdür? Az önce daha da kötü şeyler olabileceğini göstermiştik; aslında evinizi kaybetmeniz bile yüzde 100 kötü olamaz. Hep başınıza gelebilecek daha kötü şeyler hayal edebileceğiniz için asla yüzde 100 kötü bir durumla karşılaşamazsınız.
Demek hiçbir şey gerçekten yüzde 100 kötü olamaz; belki yüzde 99, ama bu bile çok enderdir. Kuşkusuz birçok kişi ağır kişisel trajediler yaşar; ancak bunlar ne kadar dehşetli olursa olsunlar, gezegenin nükleer bombalarla parçalara ayrılması veya kozmik bir afetle yeryüzündeki tüm yaşamın ortamın kalkması gibi dünyanın sonu anlamına gelecek felaketler değildir.
Son olarak, iş kaybınız için söylendiğinde 'korkunç' sözcüğü, olması gerekenden daha kötü bir durum anlamına gelir. Ancak, ne kadar kötü olursa olsun, aslında tam da o kadar kötüdür. Varolan her şey, istediği kadar kötü olsun, olduğu kadar kötü olmak zorundadır. Demek, 'korkunç' sözcüğü fazladan anlamlar taşıyan ve gerçekle bağlantısı olmayan sözcüklerden biridir. Kötülüğün derecelerini belirleyebiliriz; ancak ölçeğin herhangi bir yerine 'korkunç'u yerleştirenleyiz.
Soru: Hedeflerime ulaşmama yardım ediyor mu?
Yanıt: Hayır. Başınıza gelen talihsizlikleri 'korkunçlaştırmak, başka hiçbir işe yaramasa bile, kaybınızın etkilerini en aza indirebilme yolunda yapıcı bir şeylere kalkışma ümitlerinizi ortadan kaldıracaktır. Örneğin; işten çıkarılmışsanız, yeni biliş arama hevesiniz kalmayacaktır. Her şeyin ötesinde, durumunuzun ümitsiz olduğunu düşünüyorsanız neden uğraşasınız ki?
Buna dayanamıyorum! Asla başka bir iş bulamayacağım!
Soru: Akla uygun mu?
Yanıt: Cümlenin ilk kısmına bakarsanız, aslında kendinize şunu söylediğinizi görürsünüz: 'İşten çıkarılmış olmaktan nefret ediyorum, bu nedenle de buna dayanamıyorum.' Bir şeyden hiç hoşlanmamanız ona dayanamayacağınız anlamına gelmez. Mantık çerçevesinde söyleyebileceğiniz tek şey, "X"den hoşlanmadığım sürece, "X"le her karşılaşmamda ondan hoşlanmayacağım.' Bu hiçbir şekilde "X"e dayanamayacağınız anlamına gelmez.
Şimdi cümlenin ikinci kısmına bakın. 'Asla bir iş bulamayacağım!’ Bu, bir şeyi kaybetmiş olduğunuz için onun yerine koyacak hiçbir şey bulamayacağınızı söylemektir. Eğer kaybettiğiniz işin dünyadaki son iş olduğunu kanıtlarsanız cümleniz anlam kazanır. Gelecekte asla başka bir işin varolmayacağını kanıtlayamayacağınız için de, başka bir iş bulamayacağınız iddiası akla uygun değildir.
Soru: Gerçekçi mi?
Yanıt: Hayır. Gerçekten bir şeye dayanamayacak olsaydınız, bu başınıza geldiğinde düşer ve ölürdünüz. Ama buradasınız, canlı ve sapasağlam. Dayanamayacağınızı öne sürdüğünüz bir şeye nasıl olup da dayanmaktasınız acaba? Gerçek şu ki, sağ olduğunuz sürece her şeye dayanabilirsiniz, sağ değilseniz, hiçbir duygunuz olmayacağı için zaten buna dayanmanız gerekmez. 'Buna dayanamıyorum' cümlesi tam bir saçmalıktır. Hep, kesinlikle yapamayacağımızı söylediğimiz şeyi (yaşamımızda olup bitenlere dayanmak) yapmıyor muyuz? Çok komik!
'Asla başka bir iş bulamayacağım!' Asla başka bir iş bulamayacağınızdan nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Geleceği mi görebiliyorsunuz? Bunu yapamadığınıza göre, bu yönde hiçbir kanıt yokken böyle bir şey söylemek gerçekdışıdır.
Soru: Hedeflerime ulaşmama yardım ediyor mu?
Yanıt: Çok zor! İşinizi kaybetmeye dayanamayacağınızı söylemek, büyük olasılıkla iş aramaya çıkmak için gereken ruh haline girmenizi engelleyecektir. Çünkü, reddedilmeye 'dayanamıyorsanız', aramaya çıkıp bu riske atılmazsınız! Başka bir iş bulamayacağınıza inanıyorsanız, aynı şey burada da geçerlidir: Kendinizi bir iş bulmak için gereken gayretten etkili bir şekilde yoksun bırakırsınız. Asla başka bir iş bulamayacağınız inancı, kendi kendini doğrulayan bir kehanet haline gelir ve kendinize bu sorunu çözmek için pek az şans tanıyarak, yalnızca işsizlik sorununuzu kısır döngüye sokmayı başarırsınız.
'İşsiz Ben Bir Şeye Yaramam. Ben Beş Para Etmem.'
Sorti: Akla uygun mu?
Yanıt: Hayır. İlk cümle bir tanımdır. Kendinizi gelişigüzel bir şekilde, işiniz varsa iyi ve yoksa kötü şeklinde tanımlamaktasınız. Bir iş sahibi olmakla, değerli bir kişi olduğunuzu hissetmek arasında mantıklı bir bağlantı yoktur. Çalışmadığınız zaman da kendinizi kolayca iyi bir insan olarak tanımlayabilirsiniz; tıpkı hippiler gibi.
Bunun yanı sıra, işiniz olup olmadığına bakarak kendinizi etiketlemek tüm kişiliğinizi işe yaramaz bulara kaşırı genelleştirme örneğidir ve mantıkla kanıtlanamaz. Aslında, kendinizin bir yönünü bir işi elinde tutabilme alarak tüm varlığınızı yalnızca bu yöne dayanarak değerlendirmiş olursunuz.
Benzer şekilde, bir işi elinizde tutmayı başaramamak sizi bir “Hiç” haline getirmez, siz kendinizi böyle tanımlamadığınız sürece. Mantıklı olarak söyleyebileceğiniz tek şey şudur: 'Bu sefer işimi elimde tutamadım, ancak bu gelecekte de hep başarısız olacağım anlamına gelmez.'
Soru: Gerçekçi mi?
Yanıt: Hiç değil. İşsiz ben hiçbir şeye yaramam, cümlesi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, ampirik olarak kanıtlanamayan bir aşırı genelleştirmedir. Dünyada yalnızca iyi ve kötü özellikleri olan insanlar vardır. Bir insanın iyi özelliklerini toplayıp kötü özelliklerini çıkarabileceğimiz ve o insan için genel bir sonuç vereceğimiz bir formül yoktur. Herhangi bir insanı belli bir işte başarısız olduğu için “Hiç” kabul edemeyiz. İnsanlar, kendilerine verdikleri değer gelişigüzel seçilmiş bir standarda göre ölçülemeyecek, karmaşık yaşam biçimleridir. 'Ben bir hiçim' dediğinizde, sizi insan yapan ve daha basit organizmalardan ayıran karmaşıklığı yadsımış olursunuz. Davranışlarınızı ya da ortaya koyduklarınızı değerlendirmek yerinde olur. Böylece zayıflıklarınızı belirler ve daha iyi şeyler ortaya koyabilirsiniz. Bundan sonra kendinizi hata yapabilen tek bir puan verilemeyecek kadar karmaşık bir insan olarak kabul ederek, gerçeklik sınırları içinde kalır ve içsel değerinize ilişkin yanıtsız sorularla kendinize işkence etmekten kaçınabilirsiniz.
Soru: Hedeflerime ulaşmama yardım ediyor mu?
Yanıt: İşsiz bir hiç olduğunuzu düşünmek sizi çıkıp başka biliş aramaya yönlendirmeyecektir. Eylemsizliğinizi yenip kendinizi iş aramaya zorlasanız bile, iş görüşmeleri yapıp reddedilme fikri büyük bir kaygı uyandıracaktır. Böyle bir durum yaşadığınızda da, düşük benlik değeriniz pekişecek ve iş arama konusunda daha da istek olacaksınızdır. Demek, kendiniz hakkındaki bu msİ'leri sürdürmek, başka bir iş bulmaya çalıştığınızda hiç de lehinize olmayacak, hatta işinizi çok daha güçleştirecektir.
Bu msİ'lerin neden yararsız olduğunu gördükten sonra, bunları mİ'lerle değiştirmeye başlayacaksınız. Aşağıdaki mİ' ler bir şekilde Tablo 2'de sıralananlara benzer olacak, ancak daha genel bir şekilde ifade edilecek. Bunlar:
Mantıklı Alternatif İnanışlar
'Olmaması için bir neden yok. Olmuşsa, olmasını gerektiren koşullar bulunduğu için olmuştur.'
'İşimi kaybetmiş olmam kötü, ama korkunç değil. İşten çıkarılmak belli derecelerde zorluklar ve uygunsuzluklar içeriyor; ama bundan hoşlanmak zorunda olmadan buna katlanabilirim.'
İşten çıkarılmayı hiç hoş karşılamıyorum ve can sıkıcı bir durum; ama kesinlikle buna dayanabilirim. Aslında, gerçekten ölene kadar her şeye dayanabilirim.'
'Asla başka bir iş bulamayacağımı da kim söylemiş? Dünya pazarı sürekli değişiyor ve yeni ve ilginç bir iş bulma fırsatları da artıyor.’ İnsanların ne istediğini keşfederek gelecekte prim yapacak yeni işlerde beceri kazanmaya çalışabilirim.'
'İyi bir iş çıkarmak kesinlikle beni tatmin ederdi ve işsiz kalmak beni yıpratıyor; ancak kendime verdiğim değer, kaybetmiş olduğum ya da gelecekte bulabileceğim işe bağlı değil. Hala daha yaşamdan zevk alabilirim, çünkü insan olarak kişiliğimin birçok yönü var ve yaptıklarım ve başarılarım puanlansa bile, bir bütün olarak ben puanlanamam.
Bu, MDDT'ye oldukça kısa bir giriş oldu ve burada bu yöntemin her yönünü ele alamadık. MDDT konusunda daha fazla bilgi almak için Mutluluğunuza Giden Yolu Düşünün adlı kitabı okumanızı öneririz. Bu kitap içerdiği fikirler ve tekniklerle size mükemmel bir yaklaşım öğretecektir.
Bu kitabın izleyen bölümlerinde, insan duygularına ve davranışlarına olağanüstü derinlikte iç görüler sunacağız ve sağlam düşünen bir insan olma yolunda alıştırma yapma fırsatları vereceğiz. Girişte yazılanları dikkatle okuyun ve sıkça bunun üzerinde düşünün. Basit görünebilir; ancak bunu uygulamaya koymak o kadar da kolay değildir özellikle de bunlar sizin için yeniyse. Yapmaya çalıştığınız aslında yeni alışkanlıklar edinmektir, bu da zaman ve pratik ister. Biz sizi pratik yapmaya yüreklendirebilir ve bunun için fırsatlar verebiliriz, ancak zamanı verecek olan sizsiniz. İyi şanslar!