İnsan, göründüğünden daha karmaşık bir varlıktır. Başkalarını anlama çabası
yanı sıra hayat mücadelesinin çoğu, kendisini anlama gayretini kapsar.
Aysbergin üstü, bilinç ve devasa derinlikte altı da bilinçaltıdır. Bilgisayar teknolojileri ile kıyaslayacak olursak bir insanda, bilgisayar klavyesi beş duyumuzla eşdeğerdir, işittiğimiz, gördüğümüz, tattığımız, dokunduğumuz, kokladığımız veya kendimize söylediğimizler şey klavyemiz, yani beş duyumuz vasıtasıyla beynimize programlanır.
Kişisel bir bilgisayar, klavye ile ona yüklenen programı ve bilgiyi kaydetmek için bir "hard disk" kullanır. İnsan bilgisayarda, hard disk bilinçaltımızdır. Tecrübelerimizin hepsi bilinçaltımıza kaydedilir, programlanır.
Tabi ki bu programlama, kendiliğinden olmaz; bir yerlerden gelen emirlerle ve yanıtlarla gerçekleşir. Ancak bu o kadar otomatikleşmiştir ki bunu takip etmek, neredeyse imkansızdır. Beyindeki anahtarları açıp kapayan, benzersiz bir şekilde karşı konulmaz bir elektriksel dürtüyle süreç yaşam boyu devam eder. Bu elektriksel dürtülere, bizi yöneten ve denetleyen özel zihinsel emirlere DÜŞÜNCE denir.
Düşündüğümüz her şey, bilinçli ya da bilinçsiz kendimize söylediğimiz her düşünce, elektriksel dürtülüre çevrilir. Bu da sonuçta, günün her anında yaptığımız her eylemi, her hareketi, her duyguyu elektriksel ve kimyasal olarak etkilemesi ve kontrol etmesi için beynimizdeki denetim merkezlerini yönetir. içinizde, her bir insanın içinde olduğu gibi, düşünceden çok daha derin bir bilinç boyutu vardır. O, sizin ta özünüzdür. Biz ona mevcudiyet, farkındalık, koşullanmamış bilinç, diyebiliriz; bu mekanizmanın işlediği programa da "bilinçaltı" deriz.
Pencerenin kenarında otururken, rüzgarın yapraklarla yaptığı senfoniyi, yarınki iş görüşmesi için gelecek misafirinizi nasıl etkileyeceğinizi düşünerek dinleyemezsiniz.
Dünyanın gözünde, başarılı ya da başarısız olmanız önemlidir; sağlıklı ya da sağlıksız olmanız, eğitim görmeniz ya da görmemeniz önemlidir; zengin ya da yoksul olmanız önemlidir. Bu, yaşamınızda kesinlikle kalite farkını yaratacak önemli bir durumdur. Söylemek istediğim, bundan daha farklı bir durum. Yeterince istemesini bilirseniz sahip olmak için daha fazla düşünmek zorunda kalmazsınız. Düşünceler akıcıdır, yaramaz bir çocuk gibi, şimdiden uzaklaştırıp geçmiş veya geleceğe sürükler. Sağlıksız düşüce kalıpları ile birlikte zihinsel bir gezinti, şimdiki zamanda mutsuzluk ve gerilim yaratır. Yaşamın geçmiş şimdi ve gelecek diye bölünmesi zihin ürünüdür ve sonuçta illüzyondur. Geçmiş ve gelecek, düşünce formlarıdır; zihinsel soyutlamalardır. Geçmiş, ancak "şimdi" hatırlanabilir. Sizin hatırladığınız, şimdi'de gerçekleşmiş olan bir olaydır, onu yine şimdi hatırlarsınız. Gelecek de, geldiğinde, şimdi'dir. Böylece gerçek olan tek şey, daima var olan tek şey şimdi'dir.
Dikkatinizi şimdiye odaklamayı öğrendiğinizde, olması gerekenlerin olması gerektiği gibi gittiğini, DİNGİNLİĞİN GÜCÜ'nü öğrenmiş olursunuz.
Dikkatinizi şimdiki ana yoğunlaştırmak, olan bitenleri kendi haline bırakmak değildir. Neyin önemli, neyin ikinci derecede önemli (veya önemsiz) olduğunun farkına varmaktır. Zihninizi meşgul eden fuzuli manipülasyonlardan, böylece kendinizi koruma şansı elde edersiniz.
Bunu anlayabilmek için kendinize sık sık şu soruyu sorabilirsiniz.
Mıknatıs etkisinden yararlanan konuşmacılar kendilerine her zaman şu soruyu sorarlar:"Şu anda yaptığım şey gerçekten yapmam gereken şey mi?" Bu sorunun cevabından emin olmadığınız durumlarda kendinize ikinci bir soru sorun "Eğer bunu şimdi yaparsam/yapmazsam ne olur?"
"Bir topluluk önünde konuşmam mümkün değil", "Bu sunum sonunda, ikna olacaklarını düşünmüyorum" Bu veya buna benzer yargılar, kendinizi geliştirme fırsatlarını kısıtlayan inançlardır. İstemediğiniz şeylerin olacağını düşünmekle olmasını arzu ettiğiniz şeyleri düşünmeyi seçme şansına sahipsiniz. Bu iki farklı düşünce, farklı sonuçlar doğuracaktır. Arzu, daha tam olarak kendiniz olabilmek için kendinize bir şeyler katma ihtiyacıdır. Tüm korku, bir şeyleri kaybetme ve böylece küçülme ve daha az olma korkusudur. "Her nereye giderseniz, oradasınızdır" diye bir söz var. Siz nereye gitmek isterdiniz?
Mıknatıs insanların başarılı konuşmalarım izlediğinizde, onlardan çok şey öğrenebileceğinizi bilirsiniz. Onlar tesadüfen ve birden bire bu sonucu elde etmemişlerdir. Siz de arzu ettiğiniz hedefe giderken, mevcut durumunuzu analiz edebilirseniz, neye ihtiyacınız olduğunu fark edip bu ihtiyaçlarınızı hangi kaynaklardan sağlayabileceğini belirleyebilirseniz. Adım adım ne yapmanız gerektiğini belirleyip doğru zamanda yapmanız gerekenleri yaptığınızda, arzuladığınız sonuçları alacağınızı göreceksiniz. Bunu ve yaptığınız şeyi büyük tablonun parçalarından biri olduğunu görerek "Her seferinde tek bir şey yapmak"... Böylece, yapmanız gereken şeye en kaliteli şekilde dikkatinizi vermeniz anlamına gelir.
İnsan zihninden daha büyük bir zeka iş başındadır. Mıknatıs insanlar bu zekaya güvenerek, ihtiyaçtan doğrultusunda kaynaklarını optimum kullanabilecekleri bilincindedir. Siz, o zekaya en çok kendi içsel enerji alanınızın farkında olarak, bedeninizdeki canlılığı, canlandırıcı mevcudiyeti hissederek yaklaşabilirsiniz.